79 yaşındayım. 1930 doğumlu. Ninno derler bana. Ninno demedikten sonra
kimse tanımaz beni. Bizim ad da öyle kaldı. Söke’de bir İlgin Özbaş vardı. Bu
bene iki dene tekne verdi; biri ufak, biri büyük. Adını Ninno yazcesing dedi,
yazdık… Ninno, cavır ismi. Mesela Yorgi, Ninno, Dimitri, Papendreu gibi Yunan
isimleri var. Herhalde ordan gelen bir isim. Bir şarkı vardı; Ninno yavrum
Ninno diye…(Gülüyor) Milas’ta fen memuru, Kemal isimli biri vardı. O yazdı,
Ninno ismini benim tekneye. Ninno değerli insandır ha… 24 ayar altındır o.
Pırlantadır o… (Gülüyor, kendini tarif ediyor) Ben 4 dene olan(oğlan)
yetiştirdim. Garagol kapısını bilmezler. Kimseye kötülükleri yoktur. Benim
yetiştirdiklerim herkes tarafından sevilir. Kimseye saygısızlıkları yoktur. Otur
dersem otururlar, kalk desem kalkarlar. Bana karşı gelmezler. Terbiyelidir
benim çocuklar. Böle çocukların babası pırlanta olmaz, 24 ayar altın olmaz da
ne olur? (Gülüyor, başındaki siyah deri şapkanın kalpağından tutuyor, yukarı
doğru kaldırıyor. Çevresine bakarak
gülmeye devam ediyor)
Şuradaki teknelerin hepsi bizim. (Çay bahçesinin yanındaki demirli duran
tekneleri gösteriyor. Orada 4 tekne yan yana sıralanmış. Birinde Ninno İbram
yazıyor. Birinde Paşa Kızı Ayşe yazıyor.) Bunlardan başka 2 dene de 30’ar
metrelik sac tekne var. (Bunları anlatırken biraz geriniyor, her halinden
gururlandığı belli..)
Biz önce Bodrum’un Türkbükü’nde oturduk Orda okul yok o zaman.
Gündoğan’da okul var. Biz beş sene o dağdan aşarak Gündoğan’a okula gittik
geldik. Ayakkabı yok. İnce bir gömlek. Atlet zaten yok. Çorap yok. Ayakkabı yok
ki çorap nasıl olsun?
Burada bi eniştemiz vardı bizim. Onun yanına geldik. Ondan sonra burada
turktuk, kaldık… (Yazarın Notu: Yerli şivede, ‘Turkmak’; bir yere takılıp
kalmak, bir yere sabitlenmek anlamında kullanılır) Buraya gelince balıkçılık yapmaya başladık.
Yapçek iş mi va başka. Fakiriz. Ekmeğimizi bi yerden çıkarcez. En golayı
balıkçılık. Balıkçılıkla hayatımızı kazandık. Ne olur bu iki dağın arasında;
pamuk olmaz, susam olmaz, domatis olmaz, sebze hiç olmaz… Sağımız dağ, solumuz
dağ, önümüz deniz… Denizden başka bize ekmek vercek bi yer yok. Deniz bizim hem
anamız hem bubamız…
Şimdi hayatımızdan memnunuz…(biraz geriye doğru kaykılıyor, bugünlerle o
günleri kıyaslar gibi, bugünkü halinden memnunluğunu ifade etmeye çalışıyor)
Çocukların anasını ihtiyarlattım ben. Gül gibi baktım ben, çocuklarımın
anasına. Evleneyim ben, iki dene daha garı bulem gelem diyom, müsaade
etmeyo…Ellerin garılarını göryom, içim geçyo yavvv… Yeniden evlenesim gelyo…
(Bunları söylerken, muzip muzip gülüyor. Şakacı bir tip olduğu her halinden
belli)
Biz aç galdık, çıplak galdık. Ben on sene daldım, dalgıçlık yaptım. Bu
iskelenin kazıklarını ben çaktım. Gış-gıyamet günü. İnerim dibe, bi-kaç çekiç
vururum kazıklara, yukarı çıkar nefes alır, tekrar dalardım. Kendi nefesimle 20
kulaca kadar dalardım. 30 metrenin üstünde. Süngercilik yaptım. Dalıyorsun,
ordaki süngeri koparıp kaçıyorsun yani yukarı çıkıyorsun. Hiç vurgun yemedim.
Gündoğan’da 10 dene adam öldü, vurgun yiyip sakat kalanlar oldu bu süngercilik
işinden… Adam dalıyor, süngeri koparamıyor, fazla kalıyor orda, fazla kalınca
da vurgun yiyor…
1952’de asker oldum. 36 ay Bahriyeli olarak askerlik yaptıktan sonra
1955’de geldim askerden. Askerliğimi Yavuz gemisinde yaptım. 56’da buraya
geldim. Benim 4 oğlanın dördü de bahriyeli oldu. Burada eniştem olduğu için
daha önce gidik-gelyoduk. 56’da temelli galdım burada. Eniştemin adı Mehmet
Şıray’dı. Şimdi rametli oldu.
Eskiden üstü tenteli kamyonlarla Milas’a gider gelirdik. Garı-gız-çoluk
çocuk dolardık kamyonun kasasına. Şimdi herkesin altında bir araba. Her taraf
vızır vızır araba. Kriz var diyorlar. Ne krizi kardeşim. Kriz olsa böle mi
olur? Herkes de para var.
Sezayi doktordan başka doktor yoktu Milas’ta. Ağaçlıhöyük köyünde bir
gadın doğum yapacakmış. Sezayi doktoru götürmek istiyorlar. Sezayi doktor, ben
doğum doktoru değilim anlamam bundan dese de doktoru zorla köye götürüyorlar.
Sezayi doktor gadının doğumunu yaptırıyor. Sonra onu Milas’a getiriyorlar
tekrar.
Paşa kızı annem hastalandı. Aldık onu sandala. Türbükü’nden çıktık yola,
küreklere asılarak. Sabah çıktık ordan, akşam buraya geldik. Bi zelzele bi
zelzele(fırtına demek istiyor) battık çıktık, battık çıktık… 1956-1957 yılları
olması lazım. Geceyi Güllük’te geçirdik. Sabaleyin at arabasının üzerinde
Milas’a, Sezayi doktora götürdük annemi.
Benim annem paşa kızıdır. Dedem paşaymış. Çanakkale’de şehit olmuş. Babam
öldükten sonra annem müracaat etti, dedemden şehit maaşı aldı. İyi bir paraydı
o maaş. 10 sene maaş aldı annem. O öldükten sonra, teyzem aldı.
Buradan Bodrum’a yol yok. Gitmek çok zor. Nası gitçesing? Türkbükü’nden 4
saat süryodu yol. Demir çiftliğini geçyosung, tepeyi tırmanyosung, dağın
tepesinden aşağı inyosung, boğazın içinden yayan gidyosung,… Atın, merkebin
varsa, onunla gidyosung. Bi de Torba yolu vardır. Bodrum’a gidip gelmek bi
ölümdü o zaman.
Körfezde kalkandan başka her balık vardır. Çupra, levrek, palamut,
uskumru, sardalya, hamsi, dil balığı, lahos, trança, aklına ne gelirse…
Trançayla Lahos en değerli balıktır. Buranın balıklarının lezzeti, deniz
suyunun tuzluluğundan kaynaklanır. Buradan, Çeşmeye kadar git, tuz oranı
aynıdır. Çeşmeyi geçtin mi hemen değişir.
Ben şakacıyımdır. Buraya bi ağır
ceza hakimi geldi bi gün. Sen kimsing,
“a………godumun deyusu“dedim ben. Bunu söylerken argolu söyledim. Belden
aşağı konuştum. Adamın hoşuna gitmiş. Güldü. Baya olgun adammış. Başkası olsa
belki kızardı. Ben bi daha geldiğimde, hanımı getireyim de onun yanında bana
söve(sövüver) dedi. (Sövmek; küfretmek anlamında) Ben önüme geleni söverim.
İnsanlar benim bu özelliğime alıştığından, hiç kızmazlar. Mahsus kendisine
küfrettiren vardır bana. Benim küfür edişim onların hoşuna gider, kahkaha ile
gülerler, hiç kızmazlar. Küfrettiklerim, para istesem, belki çıkarıp para
vercekle üste.(Gülüyor)
Ben Kaymakam Yaşar Yaycı’yı tanırım. Onunla ahbap olduk. Şimdi Bursa’da
vali muavini. O zaman şimdiki burada Kaymakam lojmanı yok. Benim evim vardı.
Yazlık arıyo. Ailesiyle yazın burada kalmak için. Benim bi evim va, verem
dedim. Ben evi ona verdim. Ben kendime onun yakınına kamıştan bir yer, çardak
gibi bi şey yaptım. Yazın orda kalcem gari. Bigün benim kamıştan ev tutuşmaz
mı. Yandı kül oldu. Kendimi zor attım dışarı. Nerdese ben de tutuşyodum. Yandı
bizim bir kirli yatakla, bi kirli yorgan. Başımızdan böle bişe de
geçti.(Gülüyor)
Bi gün Kurmay Albay bi denizci
çıktı geldi buraya. Beni soryo. Nese, onu getirdiler benim yanıma. Beni tanıdın
mı dedi. Yoo dedim, nerden tanecem ben seni. Ben eski Milas Kaymakamı Yaşar
Yaycı’nın oğluyum dedi. Buradan gittiklerinde ufecik çocuktu bu, şimdi gosgoca
adam olmuş, bi de albay olmuş. Oturduk konuştuk gari. Bunlar Marmaris'e
gelmişler, Kruvazörle… Babası Güllüğe gitçesing, orda Ninno dayın var, onu
bulcesing, benim selamımı söylecesing demiş. Epey konuştuk onunla. Sona
kalktıla gittile…
Bi gün bende silah var diye jandarmaya ihbar etmişler. Jandarmalar eve
baskın yaptı. Silah benim belimde. Jandarmalar evi aramaya başladılar. İlk anda
üzerimi aramak akıllarına gelmedi. Evi arıyorlar. Ben de bi telaş var emme
belli etmiyom kimseye. Napem nedem diye düşünürken, belimdeki silahı
çaktırmadan beni aramaya gelen jandarmaların başındaki çavuşa verdim. Aldı
silahı, beline soktu. Çünkü onu önceden tanıyordum, onunla az mı hovardalık
yaptık.(Gülüyor) Sona silahı bana geri verdi.
Kayınçının oğlunun düğünü vardı. Düğünden dönüyoruz gece. Bende silah var
gene. Jandarmalar yolu kesmiş. Deyusun biri kaçmış da onu arıyorlarmış. Bütün
yolları tutmuşlar. Ben jipin önündeyim. Arkada bayanlar var. Jandarma kapıyı
açtı, amca silah va mı dedi. Yooo dedim ben, bende silah ne arasın… Silahı da
çaktırmadan arkaya, bayanların olduğu yere atem derken, silah pattadak, öndeki
koltuğun üstüne düşmez mi? Al başına belayı… Biz şimdi papazı yedik dedim kendi
kendime. Aldılar bizi içeri.
Bi komser geldi, Ninno kim dedi.
Benim dedim. Karşısında put gibi
duryom ben. Bi gardiyan Memet vardı. Orda bekçiymiş. Komser, bekçiye, ben
gidiyom, Ninno dayına iyi bak dedi. Altına sandalye ver, çay demleyin
kendisine, uykusu gelince altına iki tane battaniye verin, uyusun dedi. Onu
rahat ettirin dedi. Tabi ben şaşırdım. Meğerse Avukat Abdurrahim Soykan,
komsere telefon etmiş, benim ahbabımdır, iyi bakın diye. Bu olaydan 8 ay ceza
aldım, hapiste yattım. Sabıkam çoktu. Aslında hiç bişey de yapmadım ben haaa!
Hırsızlık yok, uğursuzluk yok.
Benim biraderim var burada. İsmi Ahmet Erbey. Burda bi düğün vardı. Abemi dövüyorlar orda. Abemi dövenlerin bir
kaçının gıçından bıçakladım.. Yandım anam dediler bunlar. Bundan ceza aldım.
Ormandan yer açtım, 18 ay ondan yattım. Birinden üç sene. Oyun oynekduruz
kavede bi gün, dört kişi. Orhan Kılıç’ın babası da var. Oyunda lokum veryolar o zaman. Bi el yenildi
bu. Ben lokum yemedim, para vermem diyo. Mızıkçılık yapıyo. Ben de yicesing,
sen de para vercesing dedim. Yemedi, vermem diyo. Lokumu yicesing, yemecem
derken ben gızdım; belimde bi toplu lagant silah vardı. Sen misin lokumu
yemeyen, lagantı kafasına kafasına vurdum. Kafası parçalandı. Onu zor aldılar
elimden. Ben böle bi insanım işte.. Bundan hapis yatmadım ben. Torpilim vardı.
Benim bi asker arkadaşı vardı; İzmir Değirmendere’den. İsmi Hasan Kulaç. Onun
abesi de Bodrum’da Jandarma Binbaşısı. Daha önceden tanıyordum kendisini. Benim
çekmediğim çile mi galdı, la… Bende yalan yok. Bulamadım bi yalan, söylem sene…
De gidi goca dünya de…
Mahmut Tuncer, burada, Ağlayan Gülmez isimli bir film çekti. Ben bu
filmde rol aldım. O filmde ben kaptan oldum, patronla gavga yaptım. Aldım
geldim motorun anahtarlarını önüne atvedim. Tamam, paydos dedim, işi bıraktım.
Tabi bu rol icabı.(Gülüyor)
Bende şapka çok. Birini çıkar birini giy. Mesela bu adadan geldi.
Laros’tan. Bizim 30 metrelik tekne, bir balık şirketine bağlı olarak çalışıyor.
Genel müdürü Yahudi. Bi gün telefon ettim, nerdesin dedim. Laros’tayım dedi.
Bana ordan şapka getir dedim, 6 dene getirmiş.
Onların yeri Kazıklı’nın açığında. Üretim bağlı yapıyorlar.
Ben saçlarımı, bıyıklarımı boyatırım. Ben yaşlı görünmek istemem. Gönlüm
gençtir benim. Benim bu halimi gören bayanlar, “Çok güzel olmuşsun yavrum”
diyorlar. Ninen bile diyor. Ah benim cicim diye sevyo beni. İşte böle bizim
haller…(Gülüyor)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder