14 Ekim 2016 Cuma

DR. SEZAİ NAFİZ ÇOMO

Hekim ve siyasetçi olarak Milas'ta iz bırakan bir isimdir Dr. Sezai Nafiz Çomo. Eski siyasetçiler ve özellikle CHP'liler mücadeleciğini anlata anlata bitiremezler. O Arnavut doktor olarak bilinir. İşte O'nu tanıyanların ağzından Çomo. 

xxx

          TALAT AYAZ

Dr. Sezai Nafiz Çomo, tam bir halk adamıydı. Gerek politikacı olarak, gerekse doktor olarak, Milas’ın tüm köylerine en az 10’ar defa, 15’er defa at sırtında gitmiştir. Milas’ı Çukurköy’den Kultak’a kadar çok iyi bilen bir insandır. Arnavutluk’tan gelmiştir. Kral Zogo’ya karşı isyan ettiği için oradan kaçıyor, Türkiye’ye geliyor. O zaman daha genç bunlar; 20-22 yaşlarında. O zaman Milas’ta ne doğru dürüst doktor ne de bugünkü gibi hastane var. Bir Hükümet Tabipliği var. Dr. Sezai aslında bir pratisyen hekim. Ama o bir Kadın Doğumcu, bir Dahiliyeci, bir Cerrah gibi her konuda hastalarına müdahale ederdi. Biraz da kendisini geliştirmişti. Çünkü o zaman burada branş doktorları yoktu.
Politikada uzun süre CHP içinde yer aldı. Hep ilçe başkanlığı yaptı. CHP Genel Başkanıyla çok iyi ilişkiler içinde olan birisiydi. Alçak gönüllü birisiydi Akarcalarla çok büyük siyasi çekişmeleri oldu. Akarcalar, DP’liydi. DP kazandığı zaman onun evinin, muayenehanesinin önünde davullar-zurnalar çaldırılırdı.  O aldırış etmezdi. Hoşgörülüydü. Ama inatçı birisiydi Pes etmezdi. Mücadele etmeyi çok severdi Demokrat Partililer onun örgütçülüğünden, politikadaki inatçılığında çok çekinirlerdi. İhtilalci bir ruha sahipti. Korkmazdı, cesurdu.
Ben kendisini çok severim. Benim çocuklarımın doktoruydu. Milas’ta o zamanlar doktor yoktu. Bakma sen şimdi, her taraf doktor. Eli öpülecek bir doktordu. Çok yardım severdi. O zaman araç yok. Hastalarına at-eşek sırtında gider gelirdi. Onun zamanında bir Servet (Akgün) doktor vardı. O da Arnavut’tu. Sezai doktorla birlikte Arnavutluk’tan geldiler. Bir de Dr. Hilmi vardı. Daha sonra Abdülkadir Çorbacı geldi. Sonra Dr. Macit(Özer) geldi. Sonra Yahudi Doktor Amato geldi.
Ben Çamköy’de öğretmenlik yapıyorum. Benim 4 günlük bebeğim vardı. İsmi Erkan’dı. Bir baktım, Ören tarafından at ile geliyor. Ben yolda bekliyordum. Kendisini durdurdum. Çocuğumun hasta olduğunu söyledim kendisine. Hemen bizim ve geçti. Çocuğa baktı. Çocuğa baktıktan sonra, iğne yaptı, hap verdi. Çantasında dolu iğne ve haplarla, ilaçlarla giderdi. Gittiği yerdeki hastalara bakar, onlara derdine çare olmaya çalışırdı. Ben tabi o zaman gencim, yeni evli sayılırım. Sezai doktor bebeğimize baktıktan sonra, “doktor bey borcumuz ne?” dedim. Bunun üzerine, “çocukları güzel okut!” dedi bana. Para almadı benden. “Çocukları güzel okut” demesi çok anlamlıydı ve bu söz benim üzerimde çok önemli bir etki yarattı. Mesleki yaşamım boyunca bu sözü hiç unutmadım ve çocuklara en iyi şekilde eğitim vermeye çalıştım.
Hasta olduğu ve çağrıldığı zaman, gece-gündüz, hangi saat olursa olsun kalkmamazlık yapmazdı. Dayım Mehmet Emin Soydan’ın annesi benim ninem. Çok ağır hasta oldu. Doktor çağırmak için, ben o zaman Çamköy’den buraya kadar yürüyerek geldim. Buraya geldikten sonra bir cip tuttum ve Sezai Beyi köye götürdüm. Nineme gerekli iğneleri yaptı, ilaçlarını verdi. Onu köyden uğurlarken, “Hayırlı yolculuklar” dedim. Onu uğurlarken arabanın olduğu yer kalabalıktı. Orada tartışma gibi bir şey vardı sanırım. Ortam biraz gergindi. Ben,”Hayırlı yolculuklar” deyince; o bana, “burada hayırlı yolculuk denir mi?” dedi sert bir üslupla. “Şu kalabalıktan, şu musibetten bir kurtulalım, ondan sonra hayırlı yolculuklar dilersin” dedi. Çok değişik bir insandı. 
Arnavutluk’tan gelip, Milas’a çok büyük hizmetler veren kişidir. Halk için Milas’ın zenginleriyle tek başına uğraşmıştır. Hayır işlerinde de çalışırdı. Halk yararına herhangi bir şey mi yapılacak; zenginlerden para toplardı. Koparmasın da bilirdi. İkna yeteneği çok güçlüydü.
Doktor olarak tek hatası şuydu; hastayı illaki iyileştireceğim diye uğraşır, başka yere sevk yapmazdı. Bundan dolayı ölen hastalar olmuştur.
Bir kişi olarak, kendinizi başkalarına kabul ettirmek istiyorsanız, önce kendi hatalarınızı kabul etmeli, bunları düzeltmeye çalışmalısınız derdi. Başkalarını eleştirirken, siz de hatalarınızdan arınmış olmalısınız derdi.

 xxx

           AHMET DEMİRKOL

1926 doğumluyum. 1946’da asker oldum. 48’de askerden geldim. 49’da CHP’ye kaydımı yaptırdım. 49’da nişanlandım, 50’de evlendim. CHP’nin muhtelif çalışmalarında bulundum, yönetiminde yer aldım. Başkan olmadım ama başkan yardımcısı, yönetim kurulu üyesi oldum. Dr. Sezai Bey, o zaman bizim ilçe başkanımızdı. O zaman Milas’ta 3 tane doktor vardı. Bunlar Dr. Sezai, Dr. Servet ve Dr. Hilmi. Rahmetli Sezai Bey yıllarını bu partiye verdi. Doktora, hadi sen belediye başkanı adayı ol desen kabul etmez, hadi sen Milletvekili aday ol desen kabul etmez. Aslında aday olsa, belediye başkanı da olur, milletvekili de. Mesleği açısından zaten daima halkla içiçe. Bir de çok güzel konuşurdu, iyi bir hatipti. Gür bir sesi vardı.   Hiçbir yere aday olmaz, ama ilçe başkanlığı da bırakmazdı. İlçe başkanı olmak onun için en büyük mutluluktu herhalde. İlçe başkanlığını çok severdi. O varken, ilçe başkanlığına başka aday da çıkmazdı. Belediye başkanlığı için Milletvekilliği için o kadar ısrar ederiz; katiyen kabul etmezdi.
Lafını hiç esirgemezdi. En son söyleyeceğini en başta söylerdi. Dobracı birisiydi. Dobra dobra söylerdi. Buna bir örnek vereyim size. CHP’nin Ankara’da Kurultayı var. Oraya gidiliyor. Kurultay’da ön sırada İsmet paşa oturuyor. Sezai Çomo, geliyor İsmet paşa’nın yanına ve başlıyor konuşmaya:
-          Paşam paşam, bu sefer size oy vermedim.
İsmet Paşa, neden der gibi şöyle bir Çomo’ya bakıyor. Paşa Çomo’nun samimiyetini, kendisine olan bağlılığını bilmektedir çünkü. Çomo, iyi bir partilidir, mücadeleci bir insandır. İnönü bunu çok iyi bilmektedir.
-          Neden?
-          Mevkisine layık olmayan adamlara mevki verdiğin için!
-          Mesela…
-          Nihat Erim.
İnönü o zaman şöyle diyor:
            -   Denemek lazım, denemek lazım…
Daha sonra Sezai Çomo, 1963 kurultayında, İnönü’yle arasında geçen bu diyalogu, yakın çevresindeki partililere, bizlere anlattı.
Sezai Bey’in doktorluğu halk arasında çok yaygın ise de bazı konularda bilgi bakımından yeterli değildi.  Bazı hastaları ölüm vakasıyla karşılaşmıştır. Onları başka yere göndermezdi. İllaki kendisi tedavi etmek isterdi. Kendisi uzman bir doktor olmadığı için bazı konularda yetersiz kalıyordu. Doktor olarak tek hatası, tedavide ısrarcı olmasıydı.  Hatta annem bile bunlardan birisidir.
Fakat iyi yanı nerde hasta var oraya giderdi. Nerde Ören’de, nerde Çomakdağ’da. Hastalarına ulaşmak için hiç üşenmezdi. Oralara nasıl giderdi? Hep atla… O zaman başka bir araç yok… Hasta yakını atı getiriyor, onun atıyla gidiyor. Kendi atı yok tabii. Hiçbir zaman bıkmadan, usanmadan bu yerlere giderdi. İnsanlar onu çok severdi.
Doktor, boğazına, sağlığına çok dikkat ederdi. Çok yemeklerinde bulundum. Doktor, haşlanmış, yağsız tavukgöğsünden başka bir şey yemezdi. Çay olarak da, şekersiz, ıhlamur veya sıcak su içerdi. Ben evinde rasgelmişimdir; sabah kahvaltılarında, çökelek peynirin içine bal koyar, ekmeksiz onu yerdi. Sigara içmezdi, sigara içene çok kızardı. Sağlığa çok önem verirdi. Etrafına hep öğüt verirdi: “Aman yağlı yemeyin! Aman şunu yapmayın, aman bunu yapmayın” diye. Onun iki kızı vardı; Yekta ve Berrin isimli. Sezai Çomo, DP milletvekili Muammer Çavuşoğlu’nun bacanağıdır.
Hatta bir gün Sezai Bey, Çavuşoğlu’na demiş ki; “Bacanak, yavvv, iyiye gitmiyorsunuz, bu gidiş iyi değil, gel sen bu işten, bu sevdadan vazgeç.” 
Çavuşoğlu da ona şöyle demiş: “Dere geçerken at değiştirmek biraz zor. Bu olanlara katiyen taraftar değilim. Ama devam edeceğim, devam etmek zorundayım.”
Ben ara sıra Sezai Bey’in muayenehanesine giderdim. Şimdiki Kızılay’ın hafif karşısındaydı. Evi de muayenehanesinin üstündeydi. Baktım orda sarı çizmeli, damalı ceketli birisi var. Ordaki kalabalığa muazzam bir konuşma yapıyor. Ben de dinlemeye başladım. Bir hatip gibi konuşuyordu. Kim bu kişi diye merak etmeye başladım. . Bir ara doktor dışarı çıktı. Doktora, “Amca yavvv, kim bu diye?” sordum. “Bizim il başkanlığına adaylığını koyacak olan Turan Şahin” dedi. “Bunlar ne yapıyor burada” dedim. “Onlar Çandır Köprüsünü yapıyorlar” dedi. Çok güzel konuşma yapıyordu. Ben kendi kendime, “Bu kişi il başkanlığını kazanır” dedim ben kendi kendime… Ve daha sonra Turan Şahin il başkanlığını kazandı. O il kongresinde Kasım Gülek bir konuşma yaptı. Turan Şahin de bir konuşma yaptı. Ben Sezai Çomo’yla sonuna kadar birlikte oldum. Ben hep onun yönetimindeydim. Bir ara Şemsettin Günaltay geldi buraya. Yeni sinemada bir kongremiz vardı. Kışlık yeni sinemada.
Yönetimdeki ve dışarıdaki bazı partililer olarak doktor amcaya karşı bir oyun oynayalım dedik. Onu düşürelim de, onun başka bir başkan çıkaralım dedik. Bu planı gizlice uygulamaya karar verdik. Haberi olsa buna izin vermez ve kimse de ona karşı gelemezdi. Partililer olarak onun otoritesinden çekinirdik. İlçe yönetimi biraz değişikliğe uğrasın diye, böyle bir şey yapalım dedik. Ben bildim bileli ilçe başkanı oydu. Ben diyeyim 15, sen de 20 sene.
İlçe başkanı adayı olarak Avukat Abdurrahim Soykan’ı çıkardık. Bu, 70’li yıllardan önceydi. Biz tuttuk, Abdurrahim Soykanı aday yaptık. Dr. Sezai de, muayenehanesinde, ameliyatta. Sezai Bey’in aklından karşısına rakip çıkacağı hiç geçmiyor. Belki de bunun için rahat davranıyor. Biz de onun orada olmayışını fırsat bilerek, onu devireceğiz…
Doktor, bu durumu nasıl duyduysa duymuş; hastasını ameliyat masasında bırakarak, üstünde kanlı ameliyat elbisesiyle hışım ve öfkeyle bir geliyor ki, orada durmak ne mümkün. Ben, “Kaçın, şimdi bu bizim iflahımızı keser” dedim Biz hepimiz, onun hışmına, gazabına uğramamak için bir kenara saklandık. Karşısına çıkmaya cesaret edemiyoruz, korkuyoruz kendisinden. Öfkelendiği zaman çok sert olurdu doktor; o haliyle ağzına geleni söylerdi. İnsanı lafıyla döverdi.
Hışımla kongre salonuna girdi, açtı ağzını yumdu gözünü ve kendisini devirmek isteyenlere ağzına geleni söyledi. Kim yaptı bunu, kim düşündü bunu diye bağırıyordu. Konuşurken gözlerinden öfke ve kıvılcımlar saçılıyordu. Bizi berbat etti. O kongrede Abdurrahim soykan kazandı ama daha sonraki kongrede gene o kazandı.  Abdurrahim Soykan’ın kazandığı zaman, yönetimde ben vardım, Hasan Fehmi İlter vardı, Osman Özer, Muhittin Görgen, Hasan Küçükyavaş, Hasan Özkan, Hasan Erdoğan.
Bizim zamanımızdaki seçimlerde her parti kendi oy pusularını bastırır ve seçmenler dağıtırdı. Oy pusulalarını biri dağıtır, arkadan öbürü diğerininkini toplar, kendi oy pusulalarını dağıtırdı. CHP’liler dağıtır, arkadan DP’liler onları toplar kendi oy pusulalarını dağıtırdı. DP’liler dağıtır, CHP’liler onları toplar, kendi oy pusulalarını dağıtırlardı. Bu şekilde bir kovalamaca, köşe kapmaca yaşanırdı. Seçim dönemleri çok gergin, çekişmeli ve kavgalı geçerdi. Sezai Çomo da, oy pusulalarının dağıtılması ve toplanması sırasında en önde olurdu. Kendisinden daha genç olanlara göre daha hareketli ve çevik bir insandı. Yorulmak nedir bilmezdi. Döğüş, kavga, gürültü… Bizim Fedailer; Simoğlu Orhan, Kör(Kürt) Sabri, Destici Nazmi(Onu daha sonra öldürdüler). DP zamanında bizim seçim kazanmamız mümkün değil. Ha bi daha ki sefer, ha bi dahaki sefere diyerek; hiçbir zaman çalışmayı elden bırakmadık. Çalışmaktan vazgeçmedik. Neler çektik, nelerrrr!..
Sezai Bey, kabak başlı, orta boyda, biraz topluca birisiydi. Derince’de büyük bir zeytinliği vardı. Yılda 10 ton zeytinyağı yapardı. Daha sonra kızları sattı onu.
Ben 33 sene evvel, 1976 yılında THK Milas Şubesi başkanı oldum. THK başkanı oluncaya kadar aktif siyasetin içinde oldum hep. THK başkanı olunca siyasetle olan ilişkimi kestim. 
1960 ihtilalinde ben Çiftçi Mallarını Koruma birliğinin başına getirildim. Daha sonra Belediye meclisinde bulundum. Sonra Ticaret Odası Başkanlığına geldim.
1970’den sonra öldü.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder