Milas ve Bodrum; birbirine sınırı olan, Anadolu’nun
güneybatısında yer alan, tarihi ve turistik değerlerinin zenginliği ile ünlü
iki ilçedir. Milas ve Bodrum, tarihsel süreç içinde birbiriyle iç içe geçmiş,
birbirini bütünleyen iki coğrafi yerleşim bölgesi olmuştur. Karya uygarlığının
sırasıyla başkentliğini yapan iki şehirdir Milas ve Bodrum. Şimdi British
Museum’da olan ve dünyanın yedi harikasından biri olarak sayılan Bodrum’daki
Mausoleum’un bir minyatürü olarak inşa edilen Gümüşkesen Mezar Anıtı ise
Milas’tadır ve asırlara meydan okuyarak bugünlere gelebilmiştir.
Sahip
olduğu topografik yapısının özellikleri, ekilir-biçilir arazilerinin azlığı
nedeniyle geçmişte Bodrum’da (1960’lı yıllara kadar) ekonomik yaşam, Milas’a
göre çok gerilerdeydi. Bu süreçte, Bodrum’un insanları, geçimlerini denizden
sağlıyor, bir de narenciye işiyle uğraşıyorlardı. Bodrum’un bu dönemdeki yaşam
tablosunu ortaya koymak için halk arasında şöyle bir tekerleme vardı: ”Bodrum,
Bodrum dedikleri… Bir bakkal, iki fırın… Peynir ekmek yiye yiye… Ne ağız galdı
ne burun…”
O
dönemde Milas’ın ekonomik yapısı daha canlıydı. Milas’ta tarımsal faaliyetlerin
her türlüsü yapılıyor, Milas’ın verimli topraklarından bereket fışkırıyordu.
Tarımsal üretimin yoğunluğu, beraberinde ticari canlılığı da getiriyordu.
Güllük limanının varlığı da Milas’ı, çevrenin bir ticaret merkezi haline
getirmişti. Bu nedenle, başta Bodrum olmak üzere çevre yerleşim birimlerinden
pekçok insan Milas’a çalışmaya geliyordu.
Milas’ın
ticaret merkezi olmasının en önemli göstergesi; Yahudilerdir. Yahudiler,
genelde ticaret erbabı olarak bilinirler ve ülkenin yasaları gereği asker-polis
ve memur olamadıkları için kendilerini hep ticarete odaklamışlardır. Yahudiler,
Milas’ta, 1900’lü yılların başından 1948’e kadar(‘İsrail’ isimli devletin
kurulduğu tarih) 157 hanelik bir “cemaat” oluştururken, Bodrum’da yaşayan
Yahudi aile sayısı ise çok sınırlıydı. Yahudiler’in, yaşamak için Milas’ı
seçmelerinin en önemli nedeni; o dönemde, Milas’ın sahip olduğu ticari
potansiyelinin büyüklüğü idi…
Bodrum’da
turizm 1970’li yıllardan sonra gelişmeye başladı ve 1980’den sonra ise bu
gelişim hız kazandı. Bodrum kent merkezi ve Bodrum yarımadasında, kıyıda
bulunan her köy ve nokta, önemli bir turizm merkezi oldu. Kısa sürede Bodrum,
turizmde bir dünya markası haline geldi. Bu büyüme, “Milas-Bodrum Havalimanı”nın
yapımını gündeme getirdi. 1997 yılında İçhatlar, 1998’de ise Dışhatlar
Terminali hizmete girdi. Yılda 1.5-2 milyon arası turist, bu havalimanına iniş
yapıyor ve doğrudan Bodrum’a yöneliyor. Şimdi de havalimanını büyütme
çalışmaları yapılıyor. Bodrum’da, turizm çok önemli bir sektör oldu. Bir
vakitler, Bodrum’dan Milas’a çalışmaya geliyorlardı, şimdi de Milas’tan
Bodrum’a çalışmaya gidiliyor…
Bodrum,
turizmde dünyaca ünlü bir yer, bir “ürün markası” olunca, ürünlerinin
tanıtımını yapan firmalar da Milas’a ait bazı yerleri, Bodrum’a dahil etmeye
başladılar. Örneğin bir firma, Güllük’teki konutlarını pazarlamak için,
“Bodrum’un Güllük kasabasındaki (…) konutları” diye gazetelere ilan verebiliyor
veya bir rallinin güzergahı için “Bodrum’un Labranda’sı” denilebiliyor. Milas
sınırları içinde bulunan havalimanının ismi, sahip olduğu tarih ve kültür
değerleriyle, Milas’ın ulusal ve uluslararası alanda tanınmasına olanak
yaratması için, “Milas-Bodrum Havalimanı” olarak konulmuştu. Resmi kayıtlarda,
isim böyle. Bu konuda 1997 yılında Milas Belediyesinin önemli bir mücadelesi
olmuştu. Fakat şu anda, bu birleşik
isimden, ‘büyülü’ Bodrum isminin etkisinde kalınarak, “Milas” düşürülmekte,
sadece “Bodrum Havalimanı” ismi telaffuz edilmektedir…
Milas
ve Bodrum’un tarihten gelen bir birlikteliği, dostluğu, sosyal dayanışması ve
ekonomik bütünlüğü vardır… Bölgede turizm gelişecekse, Bodrum’daki turizmin tek
düzeliği çeşitlendirilecekse, bunun alt yapısı, Milas’ta fazlasıyla bulunmaktadır.
Milas’ın tarih-kültür ve doğa değerleri; Bodrum turizminin zenginleşmesine
olanak yaratacaktır. Ortak payda olan Milas-Bodrum Havalimanı, Milas’a da zenginlik
katabilmelidir. Bunun sağlanabilmesi içinse; ortak akla, kolektif düşünceye,
yerel inisiyatife/girişime ihtiyaç bulunmaktadır.
Son
yıllarda, Bodrum, tamamen betona teslim olup, yarımadada nefes alınamayacak bir
durum meydana gelince; yatırımcılar Milas’ın değerlendirilmeyi bekleyen boş
alanlarına yöneldiler. Yakın zamanda, Güvercinlik’in Çomçu koyunda MNG Holding
için yaratılmak istenilen, denizden bakınca 7-8 kat, arkadan bakınca 3-4 kat
gibi imar oyunlarına da göz yumulmamalıdır. Milas’ın coğrafyası, topografyası
ve ekolojisi; turizmin rant ekonomisine feda edilemeyecek kadar önemlidir. Bodrum’u
bitiren vahşi kapitalizm anlayışının (ve talanının), Milas’a zarar vermemesi
sağlanılmalıdır. Turizm yatırımları uğruna, Milas’ın zengin doğası zarar
görmemelidir. Gelişelim, büyüyelim ama çevreye, doğaya, toplumsal yaşama zarar
vermeden; sürdürülebilirliğimizi ve yenilenebilirliğimizi sağlayarak…
Nevzat
Çağlar Tüfekçi
Araştırmacı
nevzatcaglartufekci@mynet.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder