30 Ekim 2016 Pazar

MİLAS ÜSTÜNE BİR DENEME

Milas, tarihi boyunca bir yönetim merkezi olmuştur. Karya ve Menteşe Beyliğinin başkentliğini yaptı. Osmanlı dönemindeki idari, yapılanmalarda hep, kaza merkezi olma özelliğini korudu. Bir yerin sürekli yönetim merkezi olması, o yerin, ekonomik canlılığı ve stratejik öneminden kaynaklanmaktadır.

Milas’ın göç alması ve nüfusunun artması, 1970 yılından sonra, ETİBANK’ın maden ocaklarında çalıştırılmak üzere, Doğu ve Güneydoğu’dan işçiler getirtmesiyle başlar. Milas’ın Bodrum’a yakın olması, Bodrum’a çalışmak için gelenlerden bazılarının orada barınamayıp, Milas’ta kendilerine mesken tutması, Milas’taki nüfus artışının bir başka boyutudur.

1980’den sonra Gökova ve Yeniköy Termik santrallarının faaliyete geçmesi ve 1997 yılında Milas-Bodrum Havalimanının hizmete girmesi sonucunda Milas’ın nüfusunda önemli artışlar oldu. Milas’ın, ekonomik ve sosyal dönüşümünde; ETİBANK, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleriyle Milas-Bodrum Havalimanı, önemli kilometre taşlarıdır.

Milas tarihi boyunca modern yaşam şekillerinin hakim olduğu bir yer olmuştur. Milas’ta toplumsal yaşamda muhafazakâr görüşler etkili olamamıştır, hiç… Bunda, geçmişte Milas’ta yaşayan Rumların, Yahudilerin ve Levantenlerin de payı bulunmaktadır.

Milas’ta çarpık kentleşme, 1970’den sonra Milas’ın göç almaya başlamasıyla başladı. Hızlı göç, beraberinde kenar semtlerde gecekondu bölgelerini meydana getirdi. Geçmişte oy kaygısıyla hareket eden kent yerel yönetimleri, bunlara göz yumdu.  Uzun süre buralara alt yapı hizmetleri götürülemedi. Kentleşme sürecinde, yaşanılan bir başka olumsuzluk ise, verimli tarım arazilerinin, şehrin akciğeri konumunda olan yerlerin imara açılması oldu.

Milas tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olduğu bir yerdir. Milas’ta bunun yanı sıra tarımsal faaliyetler, sanayi üretimleri, zeytin ve zeytinyağına dayalı üretimler yapılmaktadır. Milas, gelişecek ve büyüyecekse, tarihi ve kültürel kent kimliği korunarak, bu sağlanmalıdır. Milas, bir tarih ve kültür kenti olarak anılmalıdır. “Tarih ve Kültür”, Milas’ın üst kimliği, diğer unsurlar da birer alt kimlik olarak kabul edilmelidir.

Milas’ın tarihi ve kültürel değerleri kadar dikkat çeken bir yanı da Türkiye’nin önemli zeytin ağacı potansiyeline sahip olmasıdır. Ülkemizdeki 160 milyona yakın zeytin ağacının 8 milyonu Milas’ta bulunmaktadır. Fakat Milas, bu konuda, kendi markasını yaratamamış, zeytinyağında da kendi kimliğini bulamamıştır. Önümüzdeki süreçte, zeytinyağımızın ulusal ve uluslararası pazarlarda, evlerimizin mutfaklarında yerini almasının sağlanması gerekiyor. Bu konuda geleceği planlayamamak ta, bir sorun olarak geçmişten bu yana varlığını devam ettirmektedir.

Bir kent yaşamında, meydanlar çok önemli bir işleve sahiptir. Osmanlı’da; çarşılar, ibadet yerleri, devlet kurumları hep meydanların çevresinde oluşturulmuştur. Meydan, bir kültürü ifade eder. Orada gezilir, törenler yapılır, bayram eğlenceleri gerçekleştirilir, sohbetler yapılır. Bizim Milas’ta da meydanlar vardı eskiden; Hacı İlyas Meydanı, Demirciler Meydanı, Şadırvan meydanı gibi. Geçmiş yerel yönetimler nerede bir boşluk buldularsa, oraya hemen bir bina veya başka şeyler kondurdular… Milas, meydanlarına yeniden kavuşmalı…

Şehrin güneybatı kesiminde yer alan Gümüşkesen mezar anıtı, MS 2. yy’da, dünyanın yedi harikasından biri sayılan Bodrum’daki moseleum’un bir minyatürü olarak inşa edilmiştir. Moseleum, şu anda, British Museum’da... Gümüşkesen anıtı ise sapasağlam duruyor. Şehrin kuzeyindeki Beşparmak dağlarının uzantılarından şehre su getiren iki katlı ve Roma döneminde inşa edilen Su Kemerleri büyük ölçüde özelliklerini koruyor.  Uzunluğu 3 km’ye yakın. Bu iki tarihi mirasın etrafında düzenleme çalışmaları yapılmalı, buraların tanıtımı daha iyi yapılmalıdır.

“Coğrafi işaretleme”, Milas için çok önemlidir. “Coğrafi İşaretleme”, tanım olarak; Belirgin bir niteliği, ünü olan; özellikleri itibarıyla bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretlerdir. Nelerimizin coğrafi işaretlemelerini yaptırabiliriz? Başta zeytinyağı, Milas halıları(Karacahisar ve Çökertme halıları), bal veya başka ürünler… Başkalarının ürünlerimizi kendi adlarına işaretlemesini yaptırmadan, biz bunları Milas adına işaretlemesini yaptırmalıyız.

Turgut Cansever, “İslam’da Şehir ve Mimari” kitabında, Osmanlı’nın şehircilik anlayışını ve felsefesini şöyle anlatır: ”Şehirlerin çevresinde, şehrin beslenmesini sağlayan kıymetli tarım alanları, bostanlar, bağlar, zengin meralar ve hayvancılık alanları, Okmeydanı ve bayram yeri; pek çok defa şehre özellik katan, şehrin çeşitli bölümlerini birbirinden ayıran dere boyları ve mesire yerleri Osmanlı şehirlerinin ayrılmaz parçalarını oluştururlar.”

Şimdi de Karya dönemine gidelim ve George E. Bean’in “Karia” isimli kitabından bir alıntı yapalım:”Milas’taki kent, doruklarda yer alan diğer Karia kuruluşlarından çok daha değişik bir konuştaydı. Büyük bir dağın eteğindeki ovada kurulan Mylasa, bu konumuyla antikçağda tepki uyandırıyordu. Bir Roma valisinin, ‘Bu kenti kuran korku duymadı ise, utançtan da mı yoksundu’ diye öfkeyle bağırdığı söylenir.” Roma valisinin, “Bu kenti kuran utançtan da mı yoksundu” ifadesini, ben, şehrin tarım alanı üzerinde kurulmasına bağlı olarak söylediğine inanıyorum…

Her iki alıntıdan anlaşılacağı gibi, hem antik çağda hem Osmanlı döneminde, şehrin etrafındaki yeşil alanların, tarım alanlarının korunmasına yönelik yerleşmeler, planlanmış. Kentlerin büyüme doğrultuları bunlara zarar vermeyecek şekilde belirlenmiş. Günümüze baktığımızda ise, bu anlayış ve şehircilik felsefelerinin çok gerisinde olduğumuzu görüyoruz…


         Nevzat Çağlar Tüfekçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder