Küçük Dibekdere köylüleri, Türk kültürünün bir
bölümünün taşıyıcıları.
|
Muğla Milas'ın Küçük Dibekdere köylüleri
davul zurna çalarak hem hayatlarını kazanıyor hem kültürlerini yaşatıyorlar
Nevzat Çağlar Tüfekçi
Büyük ve Küçük Dibekdere, Milas'a bağlı, yanyana iki
köy. Büyüğü nüfusça daha küçük ve 'Türk' diye nitelendiriliyor; diğeriyse
nüfusça daha büyük olmasına rağmen 'küçük' diye anılıyor, burada 'esmer tenli'
vatandaşlarımız yaşıyor. Nüfusu 800'ün üzerinde olan Küçük Dibekdere'nin
sakinlerinin büyük bir bölümü geçimlerini davul-zurna çalarak sağlıyor. Geri
kalanlar ise küçük üretimle, bağ-bahçe işleriyle uğraşıyor. Muğla zeybek
müziğini/kültürünü nefesleriyle biçimlendiren, yöresel düğünlerimizde 'oğlan
düğünleri'nin vazgeçilmez unsurları olan, pehlivan/deve güreşlerinde ve hatta
Kırkpınar'da, er meydanında bile çalan, zeybek müziğini her yerde en iyi
şekilde icra eden sanatçılar onlar... Onlara basit anlatımıyla
"çağılcı" demek, onlar için mesleki kişilik ve onurlarını yaralayan
bir davranış. Onlar sanatlarıyla, kültürleriyle Milas'ın, hatta Muğla'nın
ismini dışarıda, katıldıkları televizyon programlarıyla en iyi şekilde
duyururlar. Doğu, Güneydoğu'nun 'Dengbej'leri yani sese biçim verenleri gibi,
bir bakıma onlar da Milas'ın, Muğla'nın ve Ege'nin 'Dengbej'leri, nefese biçim
verenleri...
Dededen toruna davul-zurna
K. Dibekdere, Milas-İzmir karayolunun, Milas'tan itibaren sekizinci kilometresinde eski tuğla fabrikasının bulunduğu noktadan hemen sağa dönüldüğünde 2 km. sonra karşınıza çıkar. İzmir'den Milas'a gelirken Selimiye kasabasını geçince Köşk köyüne varılır, onu biraz geçtikten hemen sonra yine aynı noktadan sola dönülerek köye ulaşılır. Bu köyün erkekleri 7'den 70'e davul-zurna çalarak geçimlerini sağlar, yaşamlarını sürdürür. Bu meslek bir bakıma babadan oğula ve daha sonra toruna devredilen bir meslek. Bu köyde yaşayan erkeklerin aklına bir başka mesleği edinmek, öğrenmek gelmez. Çünkü bu kültür küçük yaşlardan itibaren onların zihinlerine kazınır. Bu köyde dünyaya gözünü açan bebek davulun sesiyle, zurnanın nağmeleriyle karşılaşır. Onlar çok küçük yaştan itibaren tokmak vurmaya, zurna öttürmeye başlar.
Köyün eski muhtarı ve Muğla zeybek kültürünün yaşatılması ve tanıtılması konusunda büyük çaba harcayan Dursun Girgin, atalarının bu köye 200-250 yıl önce doğudan göçmen olarak geldiklerini, buraya gelenlerin kalaycılık, sepetçilik, demircilik işiyle uğraştıklarını ve davul-zurna çaldıklarını söylüyor. "Ben zurnacı değil, kültür adamıyım" diyen Dursun Girgin, bir zurna ustası ve aynı zamanda bir zurna virtüözü. 56 yaşında ve 45 senedir zurnayı elinden bırakmamış. Ünü Muğla sınırlarını aşmış... Girgin, zurna çalmayı babası Kara Veli'den öğrenmiş, çocuklarına da aynı kültürü aşılamış, şimdi aynı mesleği torununa öğretiyor. Yıllardır Muğla Belediyesi'nin Halk Oyunları ekibine eşlik ediyor, okulların folklor ekiplerine çalıyor, Aydın Efeler Derneği'ne çalmış, üflemiş.
Dursun Girgin, kendilerinin, Trakya yöresi Romanlarından ayrı olduğunu, onların Rumeli kültürüne daha yakın olduklarını söylerken kendilerininse İç ve Doğu Anadolu kültürüne, Neşet Ertaş, Âşık Mahzuni, Âşık Veysel gibi ozanların temsil ettikleri 'Abdal Kültürü'ne daha yakın durduklarını kaydediyor. Dursun Girgin, kendi müzik kültürlerinin Trakya yöresi Romanları'ndan ayrılığını ise şu şekilde belirtiyor: "Trakya yöresi Romanlarıyla bizim konuşma şivelerimiz farklıdır. Onlar hızlı konuşurlar. Trakyalılar zurnayı klarnet gibi çalarlar. Biz ise zurnayı zurna gibi çalarız. Bizim zurnaları çalmak çok güçlü nefes ve ciğer ister."
Zeybek oyunlarının da yöreye göre değiştiğini ifade eden Dursun Girgin, Aydın ve Muğla zeybeği arasındaki farkı da şu şekilde açıklıyor: "Aydın zeybeği ölgün oyundur. Aydın Efeleri oynarken yumuşak iniş-kalkış yaparlar. Figürleri yumuşak geçişlidir, ağırdır. Muğla zeybeğinin figürleriyse serttir, keskindir. Oynarken eğilip kalkmalar, diz kırmalar, dönüşler biraz daha hızlıdır."
Yıllardır Türkiye'nin değişik il ve ilçelerinde düğünlerde, sosyal etkinliklerde çalan Dursun Gigin, gittiği yerlerde dost olduğu zurna üstadları; Lüleburgazlı Kara Ahmet'i, Kara Hüseyin'i, Küçük Ahmet'i, Küçük Ali'yi, Küçük Hüseyin'i; İzmirli Küçük Şaban'ı; Turgutlulu TRT çalışanı Halil'i; Aydın-Germencikli Kara Hüseyin'i, Gaziantepli Hasan Kaplı'yı; Milaslı Küçük Hasan'ı, Küçük Mustafa'yı, Ali Boncuk'u, babası Kara Veli'yi, Urfa, Mardin, Diyarbakırlı zurna ustalarıyla isimlerini hatırlayamadığı diğer zurna ustalarını da anmadan geçmiyor. Bugünse Milas ve yöresinde davul-zurna kültürünü yaşatmaya çalışan isimlerin başında baba Dursun Girgin, oğulları Veysel ve Dursun Girgin, Çubuk, Kara Hüseyin, Arap Doğan, muhtar Alaattin Boncuk geliyor. Selimiyeli Beşli Ali ise Milaslı zurnacıların ustası, piri...
Dibekdere Köyü sakinleri, köylerinin kültürel kimliğini öne çıkarmak için bir dernek kurdular. Kısa adı MUZKAT- DER olan derneğin isminin açılımı şöyle: "Milas Yöresi Nefesli-Vurmalı-Telli Sazları Çalanlar ve Muğla Zeybek Kültürünü Araştırma-Tanıtma-Yaşatma Derneği". Derneğin amacı bir yandan dağınık ve örgütsüz durumda olan ve geçimini davul - zurnayla sağlayanları bir araya getirmek, onların sorunlarıyla ilgilenmek; diğer yandan da icra ettikleri zeybek müziğiyle ilgili çalışmalar yapmak, bu müziği ve kültürü yeni yetişen nesillere sevdirmek... Köylerinin kültürel kimlikleriyle tanınması ve bu kimliklerini öne çıkarmak için çabalayan Dibekdere köylüleri, bunun için yoğun bir mücadele veriyor, kamuoyundan ilgi ve destek bekliyorlar... Dernek olarak şimdi onlar Milas'ta, 'en güzel davul ve en güzel zurna çalan yarışması' ile ülke çapında bir organizasyona imza atma hazırlığı içindeler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder