Emekli
Komando Albay Mir’at Erdöl, Teğmen olarak, 2. Dünya savaşının başlamasıyla,
1939 yılında Güllük'e gelir. 2. Dünya savaşının sonuna kadar Güllük’te görev
yapar. Emekli olduğunda ise, “Küçük Kitap(Türk-Yunan Dostluğu)” isimli kitapta
anılarını yazar. Bu anıların içinde, Milas’ın bombalanması da vardır. İşte,
birinci ağızdan, Milas’ın bombalanmasının öyküsü:
(..)
Bu
sırada bir gün, bizim Kosta, küçük balıkçı motoru ile yine diri yılan balığı
almaya gelmişti. Fakat bu kez, yüzü gülmüyor, heyecanlı konuşuyordu. Bize, “Siz
benim dostumsunuz. Çok yardımlarınızı gördüm. Şimdi, duyduğum kötü bir haberi
size söylemek istiyorum. “Sizi bu hafta içinde bombalayacaklar, tedbirli
olmalısınız” dedi. Şaşırdık. Çünkü biz, İngilizlerle dost ve müttefik idik.
Hatta Milas’ta hava meydanı yapmalarına da müsaade edilmişti. Öte yandan
Almanlarla da dost idik. Kosta’nın sözüne inanıyordum. Fakat Kosta’ya, “Acaba
bizi kim bombalayacak?” diye sordum. Kosta, üzgün ama hakiki bir dost sadakati
ile sesini alçaltarak şöyle fısıldadı: “Bakınız, sizi, yani Milas’ı bu hafta
içinde mutlaka bombalayacaklar. Fakat hangi gün ve kim bombalayacaktır,
bilmiyorum” diye yanıt verdi.
Kosta’ya
teşekkür ettim. Ayrıldık. Tabi bu haber her ihtimale karşı, hemen, sırasıyla
üst makamlara bildirildi ve gerekli tedbirler alındı. Fakat aradan bir hafta
geçtiği halde herhangi bir olay meydana gelmedi. Nihayet o haftanın sonunda, 21
Mart 1942, gece yarısına doğru bir Alman uçağı ile önce Küllük, makineli tüfek
ateşine tutuldu ve uçak hemen Milas’a geçerek Milas’ı bombalamaya başladı.
Tesadüfen ben o gece, nöbetçi idim. Karartma yapılmış olmasına rağmen,
bombalar, az da olsa, hedefini buluyordu. Şimdi diyeceksiniz ki, “Gecenin
karanlığında, bu uçağın Alman uçağı olduğunu nereden bildiniz?” Evet, biz henüz
harbe girmemiştik ama harbin içersinde çalışıyorduk ve artık üzerimizden geçen
tüm uçakların motor seslerinden onun Türk uçağı mı, İngiliz uçağı mı, Alman
uçağı mı olduğunu anlar olmuştuk.
Milas’a
haber vermek için hemen telefona koştumsa da Milas’ta olan olmuştu. Çünkü
mesafe çok kısa olduğundan uçak için bir an meselesi idi. Fakat ne gariptir ki,
ertesi sabah Küllük’te makineli tüfek ateşlerinden yerlere saçılan boş
kovanları topladığımda, boş kovanların diplerinde “W” ile başlayan yazılar
gördük. Bunlar İngilizce yazılardı. Milas’ta da patlamayan bombaların üzerinde
aynı yazılar vardı. Demek ki bizi, dost ve müttefikimiz bombalamıştı. Hem de
sonradan öğrendik ki, Alman giysisi ile Almanca bilen pilotların kullandığı,
esir alınmış bir Alman uçağı ile. Bunun politik nedenine girmek istemiyorum.
Sonunda yanlışlık olduğu, Leros adası zannedilerek bombalandığı söylendi ve
Milas’ta ölen ve evleri yıkılanlara tazminat ödediler. Olay da böyle kapandı.
Fakat bu olaydan sonra, bize en üst makamlardan şöyle bir emir geldi: “Bundan
sonra önceden bildirilmeyen, Türk uçağı dahi olsa, tüm uçakların milliyeti ne
olursa olsun, ateş açılacak ve hiçbir yabancının enterne edilmek isteği ile
kıyılarımıza çıkmalarına izin verilmeyecek. Israr eden olursa, ateş edilerek
uzaklaştırılacaktır.”
Nevzat
Çağlar Tüfekçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder