Ahilik, esnaf ve sanatkârlar arasındaki bir
örgütlenmeyi, esnaf ve sanatkârlar arasındaki dayanışmayı ifade eden bir
kavramdır. Ahilik, Anadolu’da 13 yy’da
ortaya çıkmış, yeşermiş ve gelişmiştir. Ahiliğin kurucusu Ahi Evran, 1172-1262
yılları arasında yaşayan, esnaf ve bilge bir kişidir. Ahilik, zamanla bir yaşam
biçimi ve felsefe haline gelmiştir. Ahilikte esas olan; müşteri memnuniyeti,
müşteriye en iyi hizmetin ve en kaliteli ürünün sunulmasıdır.
Ahilik,
sosyal ve kültürel temeller üzerine oturmuş, birbirlerine saygı ve sevgi duyan,
her an yardıma hazır, işini kutsal sayan, din ve ahlak kurallarına uygun olarak
davranan esnafların ve zanaatkârların örgütlenmesi olarak ortaya çıkar. Ahiler
çatışmacı değil, dayanışmacı bir ruh yapısına sahiptirler. Zengin ile fakir,
üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet; kısaca toplumun tüm
bireyleri arasında iyi ilişkiler kurarak, herkesin huzur içinde yaşamasını
sağlamak; Ahi Birliklerinin başta gelen amacıdır. Ahilik güçlünün zayıfı
ezmesine, haksız kazanç sağlanmasına şiddetle karşı çıkar. Ahilik, insanların
birbirlerini kardeşçe sevmelerini savunan ve buna ortam hazırlayan köklü bir
kuruluştur. Ahilikte temel ilke; iş hayatındaki beceri, sosyal yaşamdaki
erdemliliktir.
Ahilik
geleneği Anadolu topraklarında 700 yıldır hüküm sürmektedir. Bu gelenekte
müşteri daima haklıdır. İşte bu kültürü yansıtan ve Denizli'nin Babadağ
çarşısının kapısında yer alan bir yazıttaki dizeler:
Sevgi
göster herkese ha!
Selamdan
kaçınma sakın
İnsanları
ayırma ha!
Herkese adil ver hakkın
Niyetin iyi olsun ha!
Herşeyin gerçeğini söyle
Hayırlıdan ayrılma ha!
İyi anlaş herkes ile
Etrafına dostluk saç ha!
Eser kalır sen gidersin
İyi belle unutma ha!
Önce hizmet sonra sensin.
Ticaretin ve
ekonomik faaliyetlerin her zaman canlılığını koruduğu Milas’ta da tarihte
önemli bir Ahilik örgütlenmesinin ve cemaatinin bulunduğuna tanık oluyoruz.
Paul Wittek tarafından yazılan, “Menteşe Beyliği” isimli kitapta, Milas’ta
Ahilik örgütlenmesinden söz edilmektedir.
Batı Anadolu’yu 1333 yılında dolaşan ünlü seyyah İbni Batuta,
“Denizli’den Muğla’ya geçtik. (..) Sonra Rum diyarının en güzel şehirlerinden
biri olup pek çok meyveleri, bahçeleri ve su arkları bulunan Milas şehrine
yollandık. Ahi Cemaatinden bir azanın zaviyesine indik” diyor. 14. Yüzyılın son
çeyreğinde, Milas’ta, Ahiliğin Nizamnamesi olan bir kitap, Yahya İbni Halil’in
Fütüvvetnamesi yazılmıştır. (Fütüvvet: cömertlik, yiğitlik) Paul Wittek,
kitabında, “İbni Batuta’nın Milas’ta misafir severliklerini gördüğü bir esnaf
teşkilatına tabi olan kuvvetli bir işçi ve tüccar tabakası düşünebiliriz” diye
bir yorumda bulunmayı da ihmal etmiyor.
Nevzat Çağlar Tüfekçi
nevcagtufekci@gmail.com
Nevzat Çağlar Tüfekçi
nevcagtufekci@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder