Memet
kimdir, nerelidir kimse bilmez. Onun elinde bazen dümbelek olur, dümbeliği
bulamazsa boş bir teneke kutu olur; onları çalarak Milas’ın cadde ve
sokaklarında dolaşır, o. Zayıf, ince bir yapısı vardır Memet’in. Ayakta lastik
ayakkabı, eski-tüskü pantolonunun paçaları çoraplarının içine sokulmuş, hafif
kamburlaşmış haliyle Memet, habire Milas’ın cadde ve sokaklarını dolaşır
durur. Yorulmak bilmezdi o. Dümbelek,
dümbelek yoksa boş bir teneke kutu, onun çalgısıdır daima. Memet, bu
yaptığından büyük zevk alırdı. Dolaş ha dolaş… Milas’ın sokak ve caddeleri,
Memet’in dümbelek veya teneke sesiyle yankılanırdı. Herkes Deli Memet derdi
ona. Gerçek adı Memet midir, değil midir, kimse onu da bilmez…
Memet,
elindekini çalarken kendisinden geçer. Bazen caddede yürürken, arkasındaki
arabalara aldırmadan yolun ortasında durur, o anda kendisini izleyenlere
gösteri sunar. Arabaların korna seslerine hiç aldırış etmez. Çünkü o anda
kendisinden geçmiş bir solo program yapmaktadır. Memet’in arkasındaki arabaları
aldırış etmemesi, trafiğin tıkanması üzerine, birileri Memet’in yanına
yaklaşır, kolundan tutarak, onu kenara çeker… O anda Memet’in yüzünde hafif bir
tebessüm belirir. Bu tebessüm, belki yaptığı işin onda yarattığı bir mutluktur,
belki de arkasına arabaları nasıl dizdiğinin muzipliğidir… Bunu anlamak pek
mümkün olmaz.
Memet’in
yaşı pek anlaşılmaz. O, bakımsızlıktan, iyi beslenememekten dolayı belki daha
yaşlı görünüyor. Memet yolda elindeki dümbelek veya tenekeyi çalarken ağzından
sigara hiç düşmez. O çalarken sigarayı unutur, ağzında sigara, o çalmasına
devam eder. Sigara onun ağzında kendi kendine tükenir gider. Bazen sigara yerine Memet’in ağzında kuru
ekmek vardır. O hem ekmeğini ısırır hem de çalmasına devam eder. Memet, Milas
cadde ve sokaklarının bir simgesidir adeta. O çalarken kendisinden geçer,
kendisine laf atanları hiç duymaz. Çalarken, Memet’in her vuruşunda, ağzından,
“Ho, ho, ho…” diye sesler çıkar. Memet kimseyle diyalog kurmaz, kimseyle
konuşmaz. Kendisiyle diyalog kurmak isteyenlere karşı boş boş bakar. Kendisiyle
konuşulmasından, ilgilenilmesinden memnundur Memet ama o kimseyle konuşmaz veya
konuşamaz… Söylenenleri anlar mı o da bilinmez. Memet’in konuştuğuna kimse
tanık olmamıştır.
Bazen
onun arkasından bir çocuk ordusu olur. O önde çocuklar arkada; caddede gösteri
yapan bir bando takımının şefi gibidir Memet o sırada. Arkasından bir
topluluğun yürümesi Memet’in hoşuna gider. Çocukların kendisine sataşmasından o
hiç rahatsız olmaz. O çalar, çocuklar arkasından yürür. Çocuklar bir süre sonra
onu takip etmekten vazgeçer, o ise yoluna devam eder. Memet çaldıkça çalar,
çaldıkça coşar, ne zaman yorulursa veya akşam ne zaman olursa o zaman bırakır.
Memet nerede yatar, nerede kalır bilinmez. Memet hasta olur mu, anası-babası
var mıdır, Memet’i tanıyanlar bunu da bilmez. Memet, onlar için bu âlemde,
dümbeleği ile özdeşleşen tek başına bir insandır sanki.
Memet,
bir ara ortadan kayboldu. Onun varlığına, onun caddede gösteri yapmasına
alışkın olanlar, Memet’in birden kayboluvermesine anlam veremediler. Herkes onu
merak etmeye başlamıştı. Milas cadde ve sokakları, onun çalgısının sesine,
Memet’in çalarken, “ho, ho, ho…” diye çıkardığı o anlaşılmaz seslere alışmıştı.
Sokakların, caddelerin birden sessizliğe gömülmesi yadırganır olmuştu.
Milaslılar için doğal olan Memet’in kendisi ve çalgısının sesiydi. Sokakların
ve caddelerin onsuz oluşu düşünülemezdi.
Memet’in
uzun süre ortadan kaybolması, Milas’ta bir söylentiye yol açtı. Herkes
birbirine aynı şeyi soruyordu. Mahalle arasında oturan kadınlar birbirine aynı
şeyi anlatıyordu. “Duydun mu, Memet neden yokmuş? Memet su deposuna düşmüş.
Cesedini su deposundan çıkarmışlar.” Bu söylenti bir anda Milas’ın her tarafına
yayıldı. Hiç kimse, çeşmesinden su içmez oldu. Bulaşıklarını bile çeşme suyuyla
yıkamadı hiç kimse. Çeşmeden akan suya tiksintiyle bakmaya başladı insanlar.
Belediye böyle birşeyin olmadığını, bunun gerçek dışı olduğunu, bir söylenti
olduğunu açıklasa da kimse bu açıklamalara inanmadı. Caddede yürürken
karşılaşanlar, birbirine selam vermeden, “Duydun mu ‘Deli Memet’ su deposuna
kaçmış” diyordu. Mahallede, sokak aralarında kapı önüne oturmuş akşamüzeri
sohbetleri yapan kadınların, birbirlerine ilk sözü, “duydun mu ‘Deli Memet’ su
deposuna düşmüş” oluyordu. Milas, uzun süre bu dedikoduyla çalkalandı. Memet’in
organ mafyası tarafından kaçırıldığını da söyleyenler oldu ama herkes Memet’in
su deposuna kaçmış olması söylentilerine inandı. Memet’in yok olduğu süre
içinde, birçok kişi çeşmesinden su içmedi. Ellerini çeşmeden akan suyla
yıkamaktan bile kaçındılar. Labranda damacana su satışları patladı. Bayiler
damacana su yetiştiremez oldu.
Uzun
bir aradan sonra bir gün Memet’in sesi duyuldu bir caddede. “Ho, ho, ho…” diye
sesler çıkararak, avuç içiyle tenekeye vurarak, o eski gösterilerine devam
ediyordu, Memet. Arada bir duruyor,
dizlerini hafif kırarak, kamburlaşan belini doğrultarak ve yüzüne hafif bir
gülümseme kondurarak, “hepinizi nasıl da işlettim” der gibi muzip muzip
çevresine bakınıyordu. Memet’in ortaya çıkması, herkese derin bir “ohhh!”
çektirmişti.
Memet,
her zamanki gösterilerine devam etti Milas’ın cadde ve sokaklarında. İnsanlar
eskiden olduğu gibi çeşmelerinin suyunu kullanmaya başladı. Damacana su
satışları eski haline döndü. Memet’in
ortaya çıkışıyla Milas’ta yaşam normale dönmüştü… Hem söylenti sona ermiş hem
de Memet’in solo gösterileri tekrar başlamıştı…
Nevzat
Çağlar Tüfekçi
Herkesin gördügü ama farkında olmadığı Memed'i çok güzel anlatmışsın.Bu yazıyı okuyanlar, artık Memed'in yaşadığının farkına varacak.Kalemine sağlık.
YanıtlaSil