“Yüzük gibidir, sokak da… Birini parmağından, ötekini hayatından çıkarırsan izi kalır… Yüzüğün izi geçer, anıları kalır; sokağın izi geçmez, yarası kalır! Sokaklar, insanlarda iz bırakır…”[1]
Kent
yaşamında sokakların önemi çok büyüktür. Sokak hareket demektir. Sokaklarda
sabahtan başlayan gece yarılarına kadar ve hatta sabahlara kadar süren bir
yaşam vardır. Sokaktaki yaşam süreklidir. Sokaktaki yaşam hiçbir zaman
kesintiye uğramaz. Birileri uykudayken, başkaları için de sokakta yaşam devam ediyordur.
Günün her saatinde bu böyledir. Sokağın bu özelliğinde; büyük şehir, küçük
şehir ayrımı yapmak yanlış olur.
Sokaklar sadece insanlar için değil diğer bazı canlı varlıklar için de
bir yaşama alanıdır… Sokaklar, bir çeşit hak arama alanıdır da… Sokakların
doğası, diyalektiğidir bu…
Sokaklarımız,
günlük yaşamı, insan yaşamını belirlerken; öte yandan sokaklarımızın da,
kendine özgü tarihi ve kültürel özellikleriyle çeşitli olaylara tanıklık
etmişlikleri de vardır. Eski kent dokusunun hâkim olduğu sokaklarımızda, bu tür
kimliksel zenginlikleri ve güzellikleri bulmak, rastlamak her zaman
mümkündür. Sokaklar tıpkı bir canlı
organizma gibidir. Sokaklar olmazsa, hayat ta durmuş demektir. Sokaklar(ımız)
bize hayat verir, yaşama sevinci verir. Sokaksız bir yaşamı düşünmek, hayal
etmek mümkün değildir. Kentin ruhunu yaratan; sokaklarıdır…
Milas
kent merkezi, tarihi kadar zengin bir sokak kültürüne de sahiptir. Eski kent
dokusunun hâkim olduğu yerlerde, her sokakta; kente damgasını vuran tarihi ve
kültürel özellikler karşınıza çıkar. Onlar, yüzyılların ötesinden bugünlere
kadar gelebilen şanslı olgulardır. Sokaklarımızda yaşayan bu kültürel miras,
bugün kentte yaşayanlar için önemli birer varlıktır. Cumbalarıyla, kıvrım
kıvrım daracık sokakların üzerine doğru uzanan ve birbirlerine selam duran bu
yapıların içinde, geçmişte; nice mutlu veya hüzünlü yaşamlar sürdü kim bilir?
Her eski yapının, bir hikâyesi vardır mutlaka…
Yaz
aylarının akşamüzerleri sokaklarımız, adeta bir sohbet ve dertleşme yeridir.
Günün yorgunluğu, akşamüzerleri sokaklarımızın kenarlarında giderilmeye
çalışılır. Sokağın kenarına karşılıklı oturulur; hem sohbet edilir, hem yenilir-içilir.
Üzerine oturulan kimi yerde, sandalye-taburedir; kimi yerde bir temel kazısından
çıkan bir mermer sütundur veya düzgün kesilmiş bir mermer yapı taşıdır. Sosyal
hayattan yoksun kadınlarımız için sokakların içleri; iyi birer vakit geçirme
yeridir. Sohbetler sırasında, günün
değerlendirmeleri yapılır, kimin kızı, kimin oğlu evleniyor, kim hasta, kim ne
yapmış-etmiş; hep bu tür şeyler konuşulur, bu eski sokaklarımızın içlerinde…
Milas’ın
sokakları güzeldir, ayrı bir anlam bütünlüğü, her sokağın kendine özgü bir
kimliği, bir özelliği vardır. Sokaklarımızda yaşayanlar, çocuklukları bu
sokaklarda geçenler; içinde yaşadıkları, çocukluklarının geçtikleri bu
sokakları unut(a)mazlar hiçbir zaman. Her nereye giderlerse gitsinler,
sokakları onları geri çağırır daima. Kent dışında yaşayıp ta emekli olanlar,
doğdukları sokağa veya sokaklarının bulunduğu kente dönmek isterler her zaman.
Dönen olur, dön(e)meyen olur ama bu bir özlem, bir sevdadır hep… Sokaklarımızı
yaşamak, onların anlamak, kavramak gerekir.
Sokakları,
hayatımızdan çıkarabilir miyiz? Sokaklar, bizim yaşantımızın bir parçası değil
midir? Sokaklarımız; bizim yaşam alanlarımız.
[1] Cenk
Koyuncu, Dalgalandım da Duruldum, İstanbul Sokakları, 101 Yazardan 100 Sokak,
Hazırlayan: Murat Yalçın, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı, Mart 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder